Ud sanatçısı Baha Yetkin’in ilk albümü ‘The Pearl’ çıktı

“Yaptığım müziğe ‘Modern İstanbul
Müziği’ demeyi tercih ediyorum”

Söyleşi: Suna ALAN

Baha Yetkin Londra’da yaşayan bir ud sanatçısı, bestekâr ve makam müzik öğretmeni. Geçtiğimiz Mart ayında ”The Pearl” (İnci) isimli ilk albümünü çıkaran genç sanatçı Yetkin, The Pearl albümümün kendi hayatından kesitleri anlatan bir hikayesi olduğunu vurguluyor. Gazetemize konuşan Yetkin albümü için ”tıpkı bir istiridyenin içindeki kum tanesinin bir inciye dönüşme yolculuğu gibi bir insanın doğduğu andan itibaren benliğini bulma yolculuğunu anlatıyor” dedi.

Müziğe ilginiz ilk nasıl başladı ve nasıl gelişti?

Ailemin müziğe ilgisi var ve çocukluğumdan beri evde ya biri şarkı söyler ya da radyo açıktır. Hal böyle olunca çocuk yaşta kulak müziğe duyarlı olmaya başlıyor. Lise 1’e başladığım yıl bir gün babam bir ud alıp gelmiş eve, bana da “büyükbaban ud çalardı, denemek ister misin” dedi. Ağabeyimde Flamenko gitar çalıyor, “öğren sen de beraber bir şeyler çalarız” dedi. Ailemin desteğiyle başlamış oldum. Sonrasında annem-babam beni bir vakıf konservatuvarına götürdüler, burada müzik eğitimime başladım ve 6 yıllık olan bu okulu 3 yılda tamamladım. Sonrasında da İstanbul’da yaşamanın avantajıyla usta müzisyenlerle çalışıp, meşk ederek kendimi geliştirme imkanı buldum.

The Pearl albümünün, müzisyen Baha Yetkin’in hayatından kesitleri anlatan bir hikayesi var.

‘The Pearl’ albümünün hikâyesi nedir? Hangi his ve fikirlerin ürünüdür?

The Pearl albümümün benim hayatımdan kesitleri anlatan bir hikayesi var. Doğumum, çocukluğum, gençliğim, sevinçlerim, üzüntülerim vs her parçamda bir yerlere değindim. Kısaca; bir istiridyenin içindeki kum tanesinin bir İnci’ye dönüşme yolculuğu gibi bir insanın doğduğu andan itibaren benliğini bulma yolculuğunu anlatıyor.

Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?

Tür olarak “Dünya Müziği” kategorisinde fakat ben yaptığım müziğe “Modern İstanbul Müziği” demeyi tercih ediyorum. Çünkü, makam müziği temelli bir müzik yapıyorum. Bu müzikte tarih boyu neredeyse İstanbul’a has bir müzik olmuş diyebiliriz. Bense bu müziği biraz daha günümüze uyarlamaya, modernize etmeye çalıştım.

Albümde yer alan eserler ve bunların hikayelerinden bahsedebilir misiniz? Kimlerle çalıştınız?

Baha Yetkin, Royal Albert Hall’a solo performans yapması için davet edilen ilk Türk ud sanatçısı

Albümdeki eserlerim tamamı bana ait. Son 8 yılda yaptığım beste çalışmalarımı bir insan hayatını konu alan bir albüm haline getirdim. Mesela, Light of my life benim doğumunu, Galata gençlik zamanlarımı, Longing hasretimi, Beyhude de çaba sarf ettiğim bazı şeylerin beyhude oluşunu anlatıyor. Dinleyiciler, eserlerin hikayelerini dinlemeden önce okuyunca veya duyunca eserin etkisi daha da artıyor ve kendilerinden de bir parça buluyorlar.

Albümünde, eserlerimin can bulmasını sağlayan çok önemli müzisyen ağabeylerim ve arkadaşlarımla çalıştım. Aranjeler, piyano ve tuşlu çalgılar Baturay Yarkın, perküsyon İzzet Kızıl, kanun Emin Esen, keman Kemal İnci. Ayrıca, çok değerli üstadlar albümüme eşlik ederek bana destek oldular; solist Bekir Ünlüataer, İstanbul kemençesi Derya Türkan, kanun Göksel Baktagir, klarnet Göksun Çavdar, çello Murat Süngü, ney Volkan Yılmaz.

İleriye yönelik çalışmalarınız var mı? Bizimle paylaşır mısınız?

Londra’daki konserlerimin haricinde Avrupa’da ve Türkiye’de albüm konserlerim olacak, planlamalarını yapıyoruz. Ayrıca, Londra’da çalıştığım bir çok müzisyen ve grupla konserler, dinletiler yapmaya devam ediyorum. Yoğunluk içinde yetiştirebilirsem de Eylül sonu gibi bir “Single” çıkartmayı düşünüyorum.

Baha Yetkin kimdir?

1984 yılında İstanbul’da doğdu. Öğrenim sürecinin ardından 2000 yılında MEB Boğaziçi Musiki Vakfı Konservatuvarı’na kabul edilen Baha Yetkin, 3 yıl içinde konservatuvarı üstün bir başarıyla bitirerek hocalarının ve müzisyen ustaların dikkatini çekti. Sözer Yasmut, Semih Ataergin, İnci Çayırlı, Mehmet Emin Bitmez, Necati Çelik, Yurdal Tokcan gibi büyük müzisyenlerden eğitim aldı. Zeki Çetin, Yılmaz Morgül, Mustafa Keser, İnci Çayırlı, Muazzez Abacı, Çiğdem Aslan, Michalis Kouloumis, Petros Klampanis gibi çok değerli ve önemli müzisyenlerle çalıştı. 2014 yılında İspanya’ya ud ile flamenko icra etmesi için davet edilen ilk Türk ud sanatçısı oldu.

2015 yılında müzikteki bilgi birikimlerini daha geniş kitlelere aktarmak ve kendini müziğini yapmak için Londra’ya taşındı. Londra’da birçok çalışmalar ve konserler vermeye devam eden Baha Yetkin, dünyanın en önemli performans mekanlarından biri olan Royal Albert Hall’a solo performans yapması için davet edilen ilk Türk ud sanatçısı oldu. Müzik hayatına halen Londra’da devam eden Baha Yetkin, konserlerin haricinde bir Klasik Türk müziği korosuna şeflik yapıyor, ud ve Türk müziği nazariyatı dersleri veriyor.

Bu habere Facebook üzerinden ulaşmak için BURAYI ziyaret edebilirsiniz.

Bu yazıyı, Haber Gazetesi’nin son sayısında da okuyabilirsiniz.