Bir süre öncesine kadar önce İtalya ve İspanya, sonrasında ise İngiltere’nin epidemi merkezi olduğu koronavirus salgının yeni merkezi Brezilya gibi Latin Amerika ülkeleri oluyor. Bazı ülkeler hala büyük salgınla uğraşıyor, ancak şu anda virüsü kontrol etmiş görünenlerin bile korkusu ‘ikinci dalga’ olasılığı.
Yeni Zelanda’da hiç vaka olmayan 24 günün ardından yeniden virüslü hastalara rastlanması, salgının başladığı yer olarak kabul edilen Çin’in başkenti Pekin’in tam 50 günün ardından yeninden vakalarla karşı karşıya kalması ve mutlak karantinaya alınması ‘ikinci dalga’ korkusunu giderek yaygınlaştırıyor.
Virüsün ilk yayıldığı ülkeler arasında bulunan ve Nisan ayı ortalarında karantina uygulamalarının gevşetildiği İran’da virus, yeniden ve öncekinden daha etkili biçimde ortaya çıktı. Günlük enfeksiyon sayısı 3 binlerin üzerine çıktığı ülkede başta camiler olmak üzere toplu buluşma mekanlarının yeniden açılmasının, virüsün yayılmasına etkili olduğu sanılıyor.
Yaklaşık yüzyıl önce dünyayı kasıp kavuran İspanyol gribinin ikinci dalgasının, birinciden daha ölümcül olduğunu hatırlatan kimi uzmanlar, ülkelerin kontrolü elden bırakmaması gerektiği konusunda ısrarlı.
Peki ikinci bir dalga kaçınılmaz mı; öyleyse bile ne kadar kötü olabilir?
İkinci dalga nedir?
İkinci dalga’nın ne olduğuna ilişkin bilimsel bir tanım yok. Genel kabul gören tanıma göre ilk dalganın tamamen kontrol altına alınması ve virüsün bulaşma riskinin tamamen olmasa bile yok denecek kadar azaltılması sonrası yeniden vakaların görülmeye başlaması ikinci dalga olarak değerlendiriliyor. Bazıları herhangi bir yükselişi ikinci bir dalga olarak tanımlar,
Bazı bilim insanlarına göre bunu denizdeki dalgalar gibi düşünebilirsiniz. Enfeksiyon sayısı artar ve sonra tekrar geri gelir – her döngü bir koronavirüs dalgasıdır.
İngiltere ikinci bir dalgaya yakalanacak mı?
Warwick Üniversitesi’nden Dr Mike Tildesley’e göre bu sorunun cevabı neredeyse tamamen verdiğimiz kararlarda yatıyor. “Şu anda gerçekten büyük bir belirsizlik olduğunu düşünüyorum; ama dürüst olmak gerekirse, çok endişelendiğim bir olasılık” diyen Dr Tildseley virüsün yayılma potansiyelinin hala açık olduğunu ve başladığı ilk dönem kadar ölümcül ve bulaşıcı olabileceğini savunuyor.
Bilim insanlarının tahminlerine göre Birleşik Krallık’taki insanların sadece yüze 5’inin enfekte olduğu düşünülüyor ve bunların da bağışık kazandıklarına yönelik bir garanti yok.
London School of Hygiene and Tropical Medicine öğretim üyesi Dr Adam Kucharski’ye göre ise veriler, alınan önlemlerin Şubat ayında, korona öncesi bulunduğumuz yere geri döndürülmesi halinde insanların büyük çoğunluğunun hala virüse yakalanma riski ile karşı karşıya olduğunu gösterdiğine işaret ediyor.
“Bu herşeye neredeyse sıfırdan başlamak gibi olur” diyen Kucharski, sosyal kısıtlamaların ve önlemlerin dünya çapında büyük olumsuz sosyal ve ekonomik sonuçlara neden olsa da virüsün kontrol edilmesini sağladığını belirtiyor.
İkinci dalga ne zaman olabilir?
Dr Adam Kucharski, “Nihai bulmaca, günlük aksaklıkları en aza indirirken kontrolü nasıl sağlayacağınızdır” diyerek sosyal kısıtlamaların uzun süre daha uygulamada kalmasından yana olduğunu ifade ederken uyarılarını şöyle sürdürüyor: “ Sosyal kısıtlamaların hızlı bir biçimde kaldırılması sert sonuçlara yol açabiliyor. Almanya’da sadece bir mezbahada çalışan 650’den fazla kişinin virüse yakalandığının belirlenmesi; virüsle mücadelesi örnek gösterilen Güney Kore’de lokal karantina uygulamalarının gündeme getirilemesi, tehlikenin varlığını sürdürdüğünü gösteriyor.”
İkinci dalga’nın ne zaman geleceği konusunda tedbirlerin önemli ölçüde gevşetilmesi halinde Ağustos sonları veya Eylül başında bir dönemi tahmin eden Dr. Adam Kurcharski, bunun sosyal önlemlerin nasıl kaldırılacağına bağlı olduğunu vurguluyor.
Nottingham Üniversitesi’nden virolog Prof Jonathan Ball ise Bahar aylarının virüsün yayılma hızının düşmesi konusunda yardımcı olduğunu ancak ikinci bir dalganın, özellikle kış aylarına doğru giderken.neredeyse kaçınılmaz olduğu uyarısında bulunuyor.