“Ankara Anlaşması ile yaşanan tam bir beyin göçü”
Avukat Hakan Lamper, iki yıl önce Ankara Anlaşması yaparak ailesiyle birlikte Birmingham’a taşındı. Kızının daha iyi koşullarda eğitim görmesi isteğinin göç kararı vermelerinde etkili olduğunu belirten Hakan Lamper’le göç hikâyeleri ve Ankara Anlaşması üzerine konuştuk.
Çok özel değilse, Türkiye’den neden göç etme kararı aldığınızı belirtir misiniz?
Bizim İngiltere planımızın asıl nedeni kızımızın birinci sınıf bir eğitim almasını sağlamaktır. İkincil neden ise yaklaşık 25 yıldır yaptığım avukatlık mesleğimi buralara taşıyarak Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasî ve ekonomik kaostan bağımsız mesleki ve sosyal olarak yeni bir yaşam kurma isteğidir. Türkiye ile bağımız hiç kopmadı, kopmaz da. Tüm geçmişimizi kapsayan gelenek, dostluk ve arkadaşlıkları oluşturan coğrafyadan kopmak mümkün değil. İbni Haldun’un dediği gibi “coğrafya kaderdir”. Dolayısı ile bizi şekillendiren, dili, kültürü ve geleneği ile elli yıldır yaşadığım topraklardan tamamen kopmak istediğim bir şey de değil. Ama son yıllarda ülkemizde coğrafya kader olmanın ötesine geçerek “keder” halini aldı maalesef.
Bu kararınızı aile bireyleriyle birlikte mi aldınız? Ailenizden farklı görüşler çıktı mı?
Kararımızda en önemli oy hakkı kızımız Doğa’ya aitti. Üçte bir oyu olmasına rağmen tam veto hakkına da sahipti. Fransız lisesinde okuyan kızımız baştan itibaren İngilizce eğitim almak istediğini söylüyordu. Lise bitmeden harekete geçmek istedik. Lisenin son iki senesini İngiltere’de okuması ve üniversiteye geçiş yapması daha doğru olur diye düşündük. Eşim ve bana kızımızın önündeki yolu açmak, engelleri temizlemek kaldı. Bu anlamda aramızda fikir ayrılığı oluşmadı.
İlk dönemlerde yaşadığınız uyum zorlukları nelerdir?
Ailece gezmeyi sevdiğimizden yeterince yurtdışı deneyimine sahiptik. Tur harici ve mümkünse kendi araçlarımızla yaptığımız bu geziler bize farklı kültür ve yaşam biçimlerini daha yakından tanıma olanağı sağladı. Bu anlamda kültür ve yaşam biçimi açısından hiçbir zorluğumuz olmadı. Şahsen ben İngiltere’nin bankacılık sistemini çok sevmedim. Aşırı korumacı bir sitemleri var. Güvenlik endişeleri özellikle online bankacılık açısından özgürlüğü kısıtlayacak düzeylere varabiliyor. Bankacılık dışında da tüm resmî iş ve işlemler ağır ilerliyor. Başlarda bu durum biraz garip gelmişti ama artık alıştık.
Göç ettikten sonra hayatınızda neler değişti? Şimdi dışarıdan bakınca nasıl hissediyorsunuz?
Bizimkine henüz tamamlanmış bir göç denemez. Çünkü tam anlamı ile göç etmiş olmak için indefinite ve vatandaşlık aşamalarını geçmiş olmak gerekiyor. Biz henüz yolun başındayız. İki yılımızı doldurduk. Kendimizi dünyaya daha açık hissettiğimizi söyleyebilirim. Özellikle kızımız açısından her şey çok güzel. Dünyanın birinci liginde yer alan üniversitelerden kabul aldı. Şimdi onların beklentilerine uygun notları almak için A level sınavlarına giriyor. Dışarıdan baktığımda ailece şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Elimizde olan olanakları iyi kullanmak ve yeni olanaklar yaratmak için fırsatları değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Göç deneyiminizi anlattığınız bir bloğunuz var, bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
Sadece göç deneyimimizi değil, gezilerimizin bir kısmını anlattığımız bir bloğum var. Adresi www.hakanlamper@blogspot.com. İngiltere ile ilgili üç yazı var ama asıl işin duygusal yönünü anlatmak istediğim yazıyı henüz yazmadım. Çünkü süreç daha devam ettiğinden duygusal olarak gerçekçi hissettiğim zaman bu yazıyı yazmak istiyordum. Artık zamanı geldi. İki yıl oldu ve her şey daha objektif değerlendirilebiliyor artık. Birkaç ay içinde bu yazıyı da bloğa eklerim diye düşünüyorum.
Ankara Anlaşması’na başvurular son iki yılda rekor düzeylere ulaştı. Bu göç dalgasını nasıl yorumluyorsunuz? Göç edenlere ilişkin gözlemleriniz nelerdir?
Ankara Anlaşması ile yaşanan tam bir beyin göçü. Ülkenin son yıllarda ısrarla hukuk ve demokrasiden uzaklaşması gündelik yaşamı da mutsuz, güvensiz hale getirdi. Eğitimli kesim çocuklarının giderek saçma sapan bir hal alan eğitim sisteminden kurtarmak için çare aramaya başladı. Ankara Anlaşması bu anlamda iyi bir fırsat. İngiltere’nin Türkiye’ye yakınlığı da bir avantaj. Her ne kadar İngiltere’de yabancı olsak da özellikle eğitimli kesim için Türkiye insana bazı alanlarda kendini daha yabancı hissettirir hale geldi. Liyakat ortadan kalktı. Üniversitelerin hali ortada. Türkiye’de birçok öğretim elemanı, gazeteci, siyasetçi soyut gerekçelerle hapse atıldı. Bu durum insanlarda “acaba benim de başıma gelir mi?” korkusu yarattı. Dolayısı ile cesaret ve olanağı olanlar en kolay yollardan biri olan Ankara Anlaşması’na başvurdu. Bu Türkiye için büyük bir kayıp iken İngiltere için de ciddi kazançtır. Ankara Anlaşmalılar gelişmiş toplumun insandan istediklerini yerine getirmek isteyen, kurala uymakta sorun yaşamayan gelişmişlik düzeyine sahip insanlar olup bu göçmen tipi her ülke için avantajdır.
Bir hukukçu olarak göç etmiş olanlara ya da göç kararı alacaklara tavsiyeniz nedir?
İngiltere Türk göçmen sayısının fazla olması sebebi ile benim gibi Türk Hukuku danışmanlığı yapanlar için avantajlı bir ülke. Ancak avukatlık mesleğine başlarken olduğu gibi tanınma ve güven sağlanması açısından ciddi zamana ihtiyaç olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Hangi meslekten olunursa olunsun birkaç yıl yaşamı finanse edebilecek ekonomik güce sahip olmak gerekiyor. Sadece Londra’ya odaklanmak doğru değil. Londra dışında da ciddi bir Türk popülasyon var. Biz Birmingham’a yerleştik. Ülkenin ortasında olması bence ciddi avantaj. Her yere iki saat civarında ulaşılabiliyor. İngiltere çok güzel bir ülke. Eğitim dışında da çok ciddi avantajlara sahip. İngiliz bir şirket olarak dünyanın her yeri ile daha kolay irtibata geçebilirsiniz. İngiltere dünyanın neredeyse en temiz havasına sahiptir. Nerede olursanız olun yürüme mesafesinde bir parka ulaşabilirsiniz. Gündelik yaşamda insan kaynaklı bir huzursuzluk yaşama olanağınız yok gibidir. Alışkanlıkları bırakmak kolay değildir, ama cesaret ve macera duygusu insana güzel ufuklar açabilir.
Bu habere Facebook üzerinden ulaşmak için BURAYI ziyaret edebilirsiniz.