Home TOPLUM “Koronavirüs salgını ulus devletin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır”

“Koronavirüs salgını ulus devletin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır”

SHARE
İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği (İADD) Başkanı Jale Özer

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgını dolayısıyla bu yıl 19 Mayıs’ı internet ortamında kutlayan İADD’nin Başkanı Jale Özer, “İçinde bulunduğumuz Koranavirüs pandemi dönemi ulus devletin, sağlıkta, ekonomide, siyasal alanda, eğitimde, tarımda tam bağımsızlık politikasının önemini, yani Büyük Önderimiz Atatürk’ün bilim ve akıl önderliğinde kurduğu Türkiye Cumhuriyet ideolojisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır” dedi.

İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği (İADD) Başkanı Jale Özer, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı mesajında, “Bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyet’inin yaşaması için her zaman tek bir ışık kalana kadar aydınlanma ışığı olacağımıza bir kez daha söz veririz” vurgusunda bulundu.

İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği (İADD) Başkanı Jale Özer, mesajında şunları ifade etti:

“19 Mayıs 1919: Bu tarih, yurdumuzu yabancı işgalinden kurtarmak için O’nun önderliğinde, uluşca girişilen ‘Kurtuluş Savaşı’nın ateşinin yakıldığı gündür. Dünü iyi değerlendirmeden bugünü yeterince anlayamaz, yarınları kestiremeyiz. O nedenle, o olağanüstü dönemi zamanın ruhunu da irdeleyerek, büyük önderimizin, her alanda tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve özgürlük konularında yola çıkarkenki ideolojisini, düşünce ve tasarılarını, bu yıldönümünde de hatırlamada ve hatırlatmakta yarar görüyorum.

Şimdi zaman tünelinde kısa bir yolculuk yaparak 1919 yılına gidelim. Osmanlı Devleti emperyalist güçler ve yerli işbirlikçilerle çok ağır koşullar altında ezilmiş, hakkında ölüm fermanı çıkarılmış, adeta bir sisler bulvarında rotası belli olmayan bir istikamete sürükleniyordu. İşte tarihin en karanlık bir döneminde Samsun’da henüz 38 yaşında olan bir yıldız parladı.

Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919’da karargahını oluşturan yakını 18 arkadaşıyla İstanbul’dan ayrıldı. İngiltere’de inşa edilen ve o sırada 41 yıllık olan eski Bandırma isimli yük gemisi, kaderini Karadeniz’in hırçın sularına bırakarak, 19 Mayıs’ın o sisli puslu sabahında binbir zorlukla Samsun’a ulaştı. Anadolu topraklarına ayak bastığı bu ilimizde Mustafa Kemal’i tören kıtası değil, gergin bir ortam bekliyordu.

Samsun’a Ordu Müfettişi olarak giden Mustafa Kemal’in düşünce, tasarı ve idealleri ile O’nu Anadolu’ya göndermeye karar veren Osmanlı Hükümetinin beklentileri arasında hiçbir benzerlik yoktu. Kısaca görevi Rumlarla Türkler arasındaki gerginliği gidermek, halkı yatıştırmak, ilişkileri düzeltmek ve İstanbul’u gelişmelerle ilgili bilgilendirmekti. Onun gündeminde ise yabancı işgalcilerin ve yerli işbirlikcilerin saldırganlıklarına karşı bir direnişi örgütlemek, kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesini başlatmak vardı.

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a ayak bastığında, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıktım. Memleketimizin vaziyet-i umumiyesi ‘şöyle idi diye başladığı Nutku’nu hatırlayalım. Ülkemizin emperyalistlerce dayatılan SEVR antlaşması yüzünden kaç parçaya bölündüğünü ve bölen emperyalistleri hatırlayınız. Ve hemen o günlerde Mustafa Kemal Paşa’mızın ülkenin diri güçlerine yayınladığı Amasya Tamim’ini yeniden okuyunuz: ‘Vatanımızı, milletin kendi azim ve kararı kurtaracaktır.’

Ve dönün bir de şimdi emperyalizimle işbirlikçi iktidarlar zamanında vardığımız yürek burkucu duruma bakınız. 101 yıl sonra üzülerek görüyoruz ki, bundan 100 yıl önce, 23 Nisan 1920 ‘de devreye giren ,önce kurtuluş savaşını yöneten ,daha sonra da Türkiye Cumhuriyetini kuran ve Mustafa Kemal’in en büyük eserim dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bugün artık hiçbir işlevi kalmamıştır.

Özellikle son 18 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun kurduğu laik, çağdaş, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne saldılar yoğunlaşmakta, Cumhuriyet kazanımları ya satılmakta ya da içi boşaltılmaktadır. Son dönemde Ata’mızın kendi el yazısıyla vasiyeti olan ve Cumhuriyetin ekonomi modelini ortaya koyan İş Bankası’ndaki hisselerini hukuku çiğneyip hazineye devretmeye, ipotek altına almaya çalışıyorlar. Eğitim sisteminde yapılan köklü değişikliklerle akıl ve bilimden yoksun, düşünmeyen, sorgulamayan sanat ve spordan uzak kindar ve dindar bir gençlik yaratılmakta, halk kutuplaştırılmakta, ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ şiarı bir tarafa itilerek komşularımızla tüm ilişkilerimiz kopma noktasına gelinmiş, ülke içinde hak, hukuk ve adalet kavramı yok olmuşsa, demek ki tarihimizden ders alamamışız. Oysa toplumların geleceği tarihi doğru okumaktan, tarihten ders almaktan geçer.

İçinde bulunduğumuz korana pandemi dönemi ulus devletin, sağlıkta, ekonomide, siyasal alanda, eğitimde, tarımda tam bağımsızlık politikasının önemini, yani Büyük Önderimiz Atatürk’ün bilim ve akıl önderliğinde kurduğu Türkiye Cumhuriyet ideolojisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Cumhuriyet döneminde kurulan sağlık alt yapısının, kurumlarının ve o senelerde kurulan Üniversitelerde yetişen değerli hocalarımız ve onların yetiştirdiği öğrenciler sayesinde ülkenin bu kadar kötü yönetilmesine rağmen sistemin hala nasıl çalıştığını hepimiz görmekteyiz.

Sevgili genç arkadaşlarım,

Artık dünyada ve ülkemizde hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı aşikardır. Bunun için Kurtuluş Savaşı’mızın hangi şartlar altında kazanıldığını, Büyük Önderimiz M. K. Atatürk’ün önderliğinde çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kazanıldığını ve O’nun Cumhuriyeti korumak ve daha ileri noktalara götürmek için siz genç kuşaklara emanet ettiğini hiçbir zaman unutmayınız.

Bugün yine Türkiye’mizin tek kurtuluş yolunun Atatürk’ün çizdiği yol haritası olduğunu her zaman hatırlayınız. Çünkü;

-Atatürkçü olmak demek; çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini savunmaktır.

-Atatürkçü olmak demek; eşit, özgürlükçü, emeğe dayalı bir düzeni savunmaktır.

-Atatürkçü olmak demek; yurtta, barış dünyada barış ilkesini savunmaktır.

-Atatürkçü olmak demek; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirecek ve içinde bulunduğumuz çağı yakalayacak bir eğitim sistemini savunmaktır.

-Atatürkçü olmak demek; yaşadığın doğaya, çevreye,toprağına, insanına sahip çıkmak demektir.

-Atatürkçü olmak demek; sevgi, dayanışma, birleştirici ve yapıcı dili kullanmaktır.

Ve en önemlisi Atatürkçü olmak demek; bilimin ve aklın öncülüğünde hareket etmek demektir.

Atatürk Gençliği’nin bu ilkeler ışığında, 19 Mayıs ruhuyla Büyük Önder’imizin başlattığı aydınlanma hareketini sürdürerek O’nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne ve kazanımlarına sahip çıkacağına olan inancımız tamdır.

İngiltere ADD olarak, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını en kısa zamanda tekrar egemenliğin kayıtsız şartsız millete geçeceği bilinciyle kutlar; bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyet’inin yaşaması için her zaman tek bir ışık kalana kadar aydınlanma ışığı olacağımıza bir kez daha söz veririz.”