Ipsos MORI araştırma şirketinin yaptığı kamuoyu anketi, İngiltere’de halkın üçte ikisinin koronavirüs korkusunun fobi halini aldığını gösterdi. Söz konusu firmanın anketine katılanların yüzde 60’tan fazlası, karantinanın sona erdirilmesinin ardından bar veya restoranlara gitmek ya da toplu taşıma araçlarını kullanmak gibi olağan faaliyetleri yapmaktan rahatsızlık duyacağını ifade etti. Yine ankete katılanların yüzde 70’e yakını ise karantina sonrası dönemde spor veya müzik konserleri gibi kalabalık etkinliklere katılmayacaklarını belirtti.
Ankete göre İngizlerin sosyal kısıtlamalar kaldırıldıktan sonra en rahat yapacakları şeyler arkadaş ve yakınlarıyla görüşmek ile süpermarkettten alışveriş etmek olacak. Ankete katılanların yüzde 62’si yakınlarıyla görüşmeyi, yüzde 51’i de market alışverişlerini güvenli bulacaklarını beyan etmiş.
Anketi değerlendiren Cambridge Üniversitesi’nden Profesör David Spiegelhalter, insanları evde kalmaları için korkutmanın tekrar dışarı çıkmalarını sağlamak için ikna etmekten daha kolay olduğunu söyledi. Virüsün sağlıklı bir insanın ölme şansını arttırmadığını ifade eden Profesör “Belki de, eğer varsa, kampanyamız biraz fazla başarılı oldu.Ölme şansınız kabaca bu yılkiyle neredeyse aynı. Bu yıl ölmekten endişelenmiyorsanız, virüsü almak konusunda endişelenmemelisiniz” dedi.
Koronafobi yeni bir ruhsal rahatsızlık mı?
Koronavirüs sonrası bütün dünyada giderek artan ‘koronafobi’ bazı uzmanlara göre yeni bir fobi olarak tanımlanabilecek. Koronavirüs korkusu ile ilgili açıklamalarda bulunan bu uzmanlardan psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaşanan sürecin psikolojik ve sosyal sonuçları olacağını belirterek şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Psikiyatride bir mizofobi diye bir hastalık var. Bu mikrop korkusudur. Mikrop korkusu hastalığı normalde toplumda belirli bir oranda bulunuyordu. Şimdi bunun oranının da artacağını öngörüyoruz. Fobiler insanı sosyal olarak çok kısıtlayan rahatsızlıklar. Normal şartlarda böyle tehdit eden durumlarda sağlıklı kişilerde ‘stres var, panik yok’ diyoruz. Bu kişiler, stresi kontrol edilemeyen bir stres haline getiriyorlar ve panik haline geliyor. Koronavirüs de kontrol edilemeyen bir stres halinde olursa kişide kaçınma davranışları ortaya çıkıyor. Kaçınma davranışları da kişiyi sosyal olarak bireysel davranışlarda kısıtlıyor. Bu hastalık koronavirüs gibi öldürücü olmuyor ama kişide ciddi bir yeti yitimi yapıyor. Kişi ailesiyle ilgili ilişkilerde, sosyal temaslarda, basit bir toplantıda, evden çıkmada sorun yaşayabiliyor. Hatta bu tarz fobisi olan kişiler mesela banyoya bile gidemiyor, evde eline çorap geçirip dolaşıyor. Normal şartlarda asgari hijyen kuralları vardır. Böyle durumlarda bu birkaç kademe daha yükseltilebilir. Daha önce rahatlıkla mesela asansöre, kapı koluna dokunan bir kişi böyle kriz durumlarında kapı kollarına dokunmamaya daha özen gösterebilir. Kriz durumlarında toplu taşıma araçlarından kaçınabilir. Böyle kontrol edilebilir stres insanı korur. Kontrol edilemeyen stres, kişide kontrol duygusunu kaybettiriyor. Böyle durumlarda kişi korku, panik, heyecan, tehdit duygusunu yaşıyor. Bir müddet sonra bunu takıntı haline getirir.