Home BRITISH & TURKISH Ankara Anlaşması davasında karar çıktı; Mağdurların talebi reddedildi

Ankara Anlaşması davasında karar çıktı; Mağdurların talebi reddedildi

SHARE
Court of Appeal, Ankara Anlaşmalı mağdurların başvurularını, meşru bir zemini bulunmadığı gerekçesi ile reddetti.

İngiltere’de 10 binden fazla Türk vatandaşını ilgilendiren Ankara Anlaşması temyiz davasına ilişkin karar açıklandı.

Court of Appeal olarak bilinen İngiltere Yargıtay Mahkemesi, Ankara Anlaşması kapsamında süresiz oturum gerekliliklerinin geriye dönük uygulanmasının orantılı olmadığına; ancak, anlaşmanın özünde kuralların zaten değiştirilmiş olması durumunda, eski kurallar altında ele alınacağına dair açık bir vaat olmadığını söyleyerek itirazı reddetti.

Mahkeme, Ankara Anlaşması olarak bilinen ECAA (European Communities Association Agreement) anlaşmasının kılavuzunda açık bir biçimde “Bu kapsamda vize alanlar, anlaşma değiştiğinde, İngiltere’nin anlaşmaya taraf olduğu 1973 Kurallarına göre muamele görmeye devam edecek” yönünde kesin bir ifade içermediği için bağlayıcı olmadığına hükmetti. Mahkeme heyeti 16 Mart 2018’den önce yürürlükte olan kılavuzda böyle bir bağlayıcı hüküm bulunmadığı için, Ankara Anlaşmalılar’ın bu yönde meşru bir beklentisi oluşamayacağına; mağdurların taleplerinin meşru olmadığına kanaat getirdi.

Covid-19 salgını nedeniyle 26 Mart Perşembe günü video bağlantı üzerinden görülen davada iki tarafın da avukatları tezlerini Skype üzerinden savunmuşlardı.

Dava sürecine önayak olan Alliance of Turkish Businesspeople (Türk İş insanları Birliği)-AOTB- “Türk İş İnsanları Birliği” dava sürecinin finansmanı için internet üzerinde başlattığı bağış kampanyasında yaklaşık 70 bin sterlin toplamıştı.

15 Nisan’da yürürlülüğe giren söz konusu düzenlemelerle süresiz oturum başvuruları dört yıl yerine beş yılda yapılabiliyor. Başvuru sahipleri daha önce böyle bir zorunluluk bulunmadığı halde ‘Life in the UK’ olarak bilinen genel kültür testine tabi tutuluyor ve kişi başına yaklaşık 2,500 sterlin başvuru ücreti alınması uygulamaya konuluyor. Öte yandan başvuru sahiplerinin yakınları için de beş yıllık süre şartı getirilirken, ana başvuru sahibinin her uzatma başvurusunda, bağlı yakını da 1033 sterlin başvuru ücreti ve yıllık 500 sterlin sağlık primi ödemek zorunda bırakılıyor.

Karar mantıkla örtüşmüyor; üst mahkemeye itirazı değerlendiriyoruz

Konuya ilişkin bir açıklama yapan davanın taraflarından Redstone Solicitors firması avukatı Yaşar Doğan, kararın mantıkla örtüşmediği gibi, meşru beklenti ilkesiyle ilgili emsal kararlarla da çeliştiğini savundu. Mahkemenin, söz konusu kılavuzun İngiltere’nin Ankara Anlaşması’ndaki duraklama maddesi nedeniyle 1973 Kurallarını değiştiremediğini tamamen görmezden geldiğine işaret eden Doğan, “Kurallar değiştirilirken söz konusu olduğunda neden kılavuz, mahkemenin aradığı gibi bir ifade içersin ki?” dedi.

Avukat Yaşar Doğan Temyiz Mahkemesi’nin kararının haksız ve çelişkili olduğunu savundu.

Kararın mantığa aykırı olduğunu ve bir çözüm olarak etkinliğinin “meşru beklentisi” ilkesinden mahrum olduğunu vurgulayan Doğan, üst mahkemeye itiraz haklarını kullanmayı değerlendirdiklerini belirtti.

Redstone Solicitors firmasından yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Home Office’in, ilgili Klavuzu’nda, kuralları değiştirirsek, mevcutta Ankara Anlaşması vizesi olanları geriye doğru etkilemeyecek diye bir söz vermesi mantıksız, abes ve absürd olurdu. Çünkü, 18 Mart 2018’den önce yürürlükte olan Ankara Anlaşması Klavuzu’nda, Ankara Anlaşması’ndan dolayı, İngiltere’nin ilgili kuralları değiştirme yetkisi olmadığı yazılıydı. Bir taraftan “kuralları değiştirmeye yetkimiz yok” deyip, diğer yandan da “eğer bir gün kuralları değiştirirsek…” diye bir ifadede bulunmak ne kadar mantıklı olabilir ki? Kararın mantıkla örtüşmeyen tarafı bu.

Emsal kararlarla ve dolayısıyla hukukla örtüşmeyen tarafı ise şöyle. Meşru beklenti veya haklı beklenti ilkesiyle ilgili emsal davalar yoluyla oluşan hukuk şunu öngörüyor: haklı bir beklenti oluşması için gerekli olan şey, ilgili kuralların devamlılığına istinaden ilgili kamu kurumu tarafından bir güvence verilmiş olmasıdır. Şimdi, bizim davamızdaki durumda Home Office, bir güvenceden ötesini veriyor aslında. “Bu kuralları değiştirmeyeceğiz” veya “yeni kuralları geriye doğru etkin hale getirmeyeceğiz” demekten de öte; “bizim bu kuralları değiştirmeye yetkimiz yoktur” diyor.

Alagöz ve Aydoğdu kararları çıkıncaya dek, herkes, Home Office’in Ankara Anlaşmalılar’ın kalıcı oturumlarıyla ilgili kuralları değiştirme yetkisi olmadığını düşünüyordu. Home Office’in kendisi de böyle düşünüyordu. Hem de tam 45 yıl boyunca böyle düşünmüştü. 45 yıllık bir uygulamadan sonra, Alagöz ve Aydoğdu kararlarıyla beraber, Home Office, süresiz oturum haklarıyla ilgili olarak, Ankara Anlaşması’nı yanlış yorumladığını öğrenmiş oldu. Yüksek Mahkeme Yargıcı, kararında, bu durumun Home Office’in üzerinde dahi bir şok etkisi yarattığını kaydediyor ve Yargıtay Mahkemesi de kendi kararında buna yer veriyor.

Hal böyleyken, Yargıtay Mahkemesi, daha ortada hiçbir şey yokken; o günkü Klavuz, 4 yıllık ikamet sonunda süresiz oturum alacaksınız derken; ve henüz Aydoğdu ve Alagöz kararları dahi çıkmamışken; o dönemde Ankara Anlaşması vizesi olanların, şunları öngörüp tahmin etmiş olması gerektiğini savunmuş oluyor: Klavuz’da Home Office bu kuralları değiştirmeye yetkimiz yok diyor ama; Home Office farkında olmadan Ankara Anlaşması’nı 45 yıl boyunca hukuken yanlış yorumlayıp uygulamış olabilir; bu yanlışı bir gün bir dava neticesinde ortaya çıkabilir; bu yanlışı düzeltmek için kuralları değiştirebilir ve bu değişiklikleri geriye doğru etkili olacak şekilde uygulayabilir; ve tüm bunlar benim başvuru yapacağım zamana denk gelebilir. O nedenle, her türlü değişikliğe hazırlıklı olmalıyım ve hiçbir beklenti içine girmemeliyim.

Çok uçuk ve mantık dışı geliyor, değil mi? Çünkü öyle… Ortada bunu gerektiren hiçbir durum yokken, Ankara Anlaşmalılar’dan bu denli olumsuz ve bir o kadar da uçuk (tahmin sınırlarını zorlayan) senaryoları düşünüp öngörmelerini beklemek mantıksızdır ve makul değildir. Mantıklı ve makul olmayan bir durum, adil ve hukuki de olamaz. Zaten, bu konuyla ilgili emsal kararlara baktığımızda, sıradan yurttaşların, böylesine mantık-dışı öngörülerde bulunmaları asla beklenmiyor. Yargıtay Mahkemesi, bu kararında, emsal kararlara bağlı kalmamış, bunun ötesinde kriterler uygulayarak, temyiz başvurumuzu reddetmiştir.”