Merhum sanatçı Ferdi Merter’in oyuncu, yönetmen ve yazar olan kızı Almula Merter, iki heyecanı birden yaşıyor. Robert Churm ile evliliğinin ardından iki kardeşi evlat edinerek anne olmanın mutluluğunu yaşayan Merter, bu heyecanına son olarak tüm samimiyetiyle yaşadığı bu süreci anlattığı ‘Dokuz Ay On Gün’ isimli kitabını da ekledi.
İngiltere’de yaşayan Almula Merter ile annelik süreci ve ‘Dokuz Ay On Gün’ isimli kitabı hakkında konuştuk.
‘Dokuz Ay On Gün’ isimli yeni kitabınız çıktı. Öncelikle hayırlı olsun. Neden dokuz ay on gün?
Bu dünyada ilahi bir güç var. Benim evlat edinmeye karar verdiğim gün, babam yoğun bakıma alındı. Evlat edinme kararının onaylandığı gün ise, vefat etti. Ve bu süreç tamı tamına ‘dokuz ay on gün’ sürdü.
Annelik süreciniz nasıl başladı, bu kararı nasıl verdiniz?
Ben çocuk sahibi olmayı hiç düşünmeyen, “varsa yoksa kariyer” diyen biriydim. Bir gün şimdiki eşimle tanıştım ve 6 ay gibi bir sürede evlendik. Evlilik hiç aklımda yoktu. Hatta ahkam kesmişliğim bile çoktur. İşin sırrı galiba doğru adamla karşılaşmak… 47 yaşında evlendim ve o an itibarıyla Rob’tan çocuğum olmasını çok istedim. Tüp bebek denemeleri yaptım, ama hem yaşımdan hem de doktordan dolayı başarılı olmadı, iki defa kaybettim. Hatta sonuncu denemede doktorumun aynı gün uçağa bindirmesi yüzünden felç geçirip ölme riskiyle burun buruna geldim. Yaklaşık üç ay kadar yürüme problemi yaşadım, nefesim hareket etmeme izin vermiyordu. Daha sonra aşırı kilo aldım ve diyabet başlangıcına girdim. Her gece ağlıyordum. Bebeği olan arkadaşlarımla görüşmedim. Bir keresinde çocuk kaçırmayı bile aklımdan geçirdim. Bir gece televizyonda izlediğim bir dizi hayatımı değiştirdi ve sonrasında evlat edinme başvurusu yaptık. Uzun ve zor bir süreç oldu, ama başardık. Bambaşka bir ben çıktı içimden.
“EVLATLARIMI KALBİMLE DOĞURDUM”
Kimsesiz iki kardeşi evlat edindiniz ve “Kalbimle doğurdum” diyorsunuz. Aile olmaya ve anneliğe bakış açınızdan biraz bahseder misiniz?
Aslında iki çocuk evlat edinmek aklımızda yoktu. Bir diye yola çıktık, ama iki kardeş olduklarını öğrendiğimiz gün onları ayırmamaya karar verdik. Dokuz ay on gün kalp hamileliği yaşadım. Bütün bu süreçte sosyal görevliler hep hayatımızdaydı. Ben çok güzel ve sevgi dolu bir aile içinde büyüdüm. Evimizde annemle babamın tartıştığını bir kere bile görmedim. En azından bizim yanımızda… Aralarında müthiş bir saygı vardı. Eşime evlendiğim gün anneannemin sözlerini armağan ettim. Her ne olursa olsun, o an birbirimizden nefret etsek bile yatağa küs girilmeyecek ve “seni seviyorum” denmeden uyunmayacak. İlk günden beri bu kuralı hiç bozmadık. Ve artık kocaman bir aileyiz. Anne olmak müthiş bir şey. Gözümü kırpmadığım geceler de oluyor. Nefeslerini dinlemek, kokularını içime çekmek inanılmaz bir duygu. Karşılaştığımız ilk andan itibaren kızımın anne-baba diyor olması ve bebeğimin göğsümde mutlu bir gülümsemeyle uyuması… Ömrüm, ömrün olsun dedikleri bu galiba…
İngiltere’de evlat edinme süreci nasıl ilerliyor?
Önce sizin hakkınızda çok ciddi araştırmalar yapılıyor. Sonra sizi anne-baba eğitimine alıyorlar. Orada pek çok şey öğreniyorsunuz, ayrıca dersler sırasında bu süreci geçirmiş olan aileler de deneyimlerini paylaşıyor. Sonra yaklaşık 10-12 kişilik bir jürinin karşısına çıkıyorsunuz. Çapraz soru-cevap sistemi uygulanıyor. Geçerseniz bekleme süreci başlıyor. Arkasından sizi eşleştiriyorlar ve uygun bulunca çocuk veya çocukların fotoğrafı geliyor. Cevabınız devamsa, çocuklarla karşılaşma ve alışma gibi süreçler oluyor. Sonra tekrar jüri eve geliyor. Yaklaşık bir sene sosyal görevlilerle beraber yaşıyorsunuz ve sonra final…
“Dokuz Ay On Gün” kitabınızda okurları neler bekliyor?
Kitabım bir kavuşma, veda ve aşk hikâyesi. Dokuz ay on gün içinde tüm bu yaşanmışlıkları anlatıyor. Bizim gibi çocuk sahibi olamayan ve nereden başlayacağını bilemeyenlere yol gösteriyor. Dilerim cesaret de verecektir.
En önemlisi ise, benim çocuklarım gibi ailelere kavuşmayı bekleyen meleklere doğru bir köprü olmasını diliyorum. Ben bu süreçte iki hayat yaşadım. Çok acı çekerken, çok mutlu oldum. Çok sevdiğim elimden giderken, çok seveceğim iki melek kalbime kondu. Tüm bunları paylaşmak istedim. Seçilmiş annelere öncü olmak istedim, meleklerin yüzünü güldürmek istedim. Zaten geliri onlara gidecek.
ÇOCUKLARIM OLMASAYDI BEN ŞU AN OLMAZDIM
Kitapta babanızla olan ilişkinize dair bölümler de var…
Babam benim ilk ve sonsuz aşkım. Onun gittiği gün bütün dallarım kırıldı, savrulduğumu hissettim. Eğer çocuklarıma kavuşmamış olsaydım, ben de onun peşinden giderdim. Onlar beni hayata bağladı. Hâlâ geceleri hıçkıra hıçkıra ağlıyorum ve çocukluğumdaki gibi turneye gittiğini düşünüp, dönecek diye bekliyorum.
Okurlar kitabı okuduklarında neler hissedecek sizce?
Ben çok seveceklerine inanıyorum. Benimle birlikte kalemimden dökülenlerde her şeyi hissedecekler ve yalnız olmadıklarını anlayacaklar.
Okuyucularınız, kitabınızı İngiltere’den nasıl temin edebilirler?
www.kitapsec.com adresine kitabın adını yazdığınızda sipariş verilebiliyor.
Yeni projeleriniz neler?
Kitabımın ikinci bölümünü yavaş yavaş yazıyorum. Ayrıca ‘Kelebek Adası’ adlı romanım notlar halinde duruyor, Tek kişilik bir tiyatro projem var, bir de kızımla birlikte televizyon projemiz…
Bu keyifli ve umut dolu röportaj için teşekkür ederiz. Eklemek istedikleriniz var mı?
Hayallerinizin peşinden gitme cesaretini gösterin, her şey gerçek oluyor. Ve inancınızı kaybedip asla pes etmeyin.